Her gidişin dönüşü

Her gidişin dönüşü vardı aslında; yaşamın sonunda, herkes özüne dönmek ister bu dünyadan ayrılmadan. Bu dünyada cenneti

Yaşama isteğiydi herkesin telaşı. Sıfır dert, sıfır çaba, sıfır keder. Oysaki yaşamımızı anlamlı kılan sevinçlerimizden fazla dertlerimizdi. Bu dünyada cenneti yaşayanı duydunuzmu  diye soracak olsanız ben duymadım, ya siz.  Çanlılardan insana verilen akıl , nimet olduğu kadar bir külfetti aslında. İnsanlar hatırladıkça ve yaşadıkça yükleri arttı bu hayatta. Yüklerini artırmak istemeyenler, zevk ve sefa içinde  yaşamak isteyenler ne yaptı peki; yıktı geçti yok ederek mutlu olma yolunu seçti. Hayatı  anlamlı kılan, oysaki yaşadığı kederlerdi. Çok azımız bunu önemsedi. Hayatımız rakamlara endekslendi, mutluluğumuza değil. Oysaki doğada insan dışı yaşayan tüm canlılar doğadan ihtiyacı kadar olanı alıyordu, insanoğlu hariç. Oysaki yaşamın sonunda herkes özüne dönme telaşına giriyordu, özüne dönme telaşındaydı. İhtiyacı olan bir öğün yemek, bir bardak su, sıcak bir ev kadar basitti ihtiyacı, öz gereksinim ihtiyacı. Hayatımızda herkesin hayatında bir alarm olmalı, insanın nefsi ihtiyacından fazlasını istediğimde çalacak bir alarm, dur diyecek bir alarm. Bu alarm milenyuma kadar vardı hayatımızda, yani iki binlere kadar hayatımızdaydı. Kimdi peki bunlar; atamız dedemizdi çekirdek aileye geçtik son yıllarda, onlardan kaçarak mutlu olacaz bu dünyada cenneti yaşayacaz sandık. Oysaki çok şeyimizi kaybettik farkında olmadan. En önemlisi yaşama dair olan çalar saatimizi kaybettik. Oysaki herkes için en sağlıklısı en risksizi buydu herkesin yaşamında bir çalar saat olmalıydı aslında. Her kes bu dünyada cenneti yaşama telaşında. Hala biriktirme hala fazlasını ihtiyacından fazlasını yeme telaşında .  Bu amaç uğruna ne yapsa mübah oldu. Mutsuzluklar üzerine mutluluklar inşa etme telaşında insanoğlu. Herkes çennet telaşıyla yıktı geçti. Oysaki cennet herkesin mutluluğuydu.