Futbolumuzda Yabancı Oyuncu!

     Dünyanın bir ucundaki kelebeğin, kanat çırpması yüzünden diğer ucunda bir şeylerin değişebileceğini inananlardanım. Kelebeğin çırptığı ve kanatların yarattığı türbülans binlerce kilometre uzakta kasırgaya dönüşüyor. Küçülen ve cep telefonuna sığdırılan dünyanın zerre kadar bir değişimin alakasız gözüken başka olayların başlangıcı olabiliyor.

    Henüz yirmi altı yaşında Belçikalı futbolcuyken futbolda “devrim” olarak adlandırılan bir değişime neden olan Jean-Marc Bosman, 1990 yılının Temmuz ayında oynadığı kulüp Royal FC takımı ile sözleşmesi biter. Bosman, sözleşmesini yenilemek ister ancak teklif edilen ücreti kabul etmeyerek yeni bir devrimin doğmasına sebep olmuştur. Bu süre içerisinde kendisine yeni kulüp aramış ve Fransız Kulübü Dunkerque ile anlaşma sağlamıştır.  

   Dönemin transfer kuralları gereği Bosman’ın eski ve yeni kulübü arasında sorunlar bir türlü çözülemez. Ülkelerin futbol federasyonları ile UEFA arasında yıllarca sürecek hukuk mücadelesi devam eder. Dava, Avrupa Topluluğu’nu ilgilendiren konu olması sebebiyle dosya, Avrupa Topluluğu Adalet Divanına gönderilir. Yargılama orada devam eder. Dava 15 Aralık 1995’te, Avrupa Adalet Divanı tarafından beş yıllık bir süre sonunda açıklanır.  Dava, “Avrupa Adalet Divanı Bosman Kararları” olarak tarihe geçer.

   UEFA ve FIFA Bosman Kuralları ile futbolculara istedikleri kulüpte istedikleri zaman oynama hakkı tanımıştır. Futbolcu sözleşmesi bitse de bitmese de serbest dolaşım hakkı kapsamında; kulüp değiştirme hakkına sahip olmuştur. Avrupa Birliği vatandaşı olması koşuluyla yabancı oyuncu sınırlaması kaldırılmıştır. Bosman kararları ışığında kulübüyle sözleşmesi biten futbolcuların, istedikleri kulüple sözleşme imzalamasının önü açılmıştır.

 Türk futboluna etkileri özellikle iki binli yılından itibaren görülmeye başlamıştır. Ligler sona erdiğinde eğer sıralamada ikinci iseniz başarısızsınızdır. Bunu göze alamayan kulüplerimiz, sürekli değişen yabancı sınırlaması on altı olmuşken tercihlerini yabancıdan yana kullanmışlardır. Süreç içinde karşılaştıkları “batık” mali tablo ortadadır. Sorulması gereken soru “yabancı oyuncu sınırlaması” değil  “ yerli oyuncu”  kısıtlamasıdır. 

    Çocuklar ve gençlerin temel futbol eğitim sistemde kurulamıştır. Bir elin parmağını geçmeyen yetenekli oyuncuların tercihleri Avrupa kulüpleri olunca kulüpler, alt yapılara yapılacak yatırımlardan iyice uzaklaşmışlardır. Şirketlerinde başarılı olan iş insanları, futbol yönetiminde yer almaları yönetsel sıkıntıları da körüklemiştir.

  Tüm bu olumsuzluklar ve travmalar milli takımımızın kimyasını bozmuştur. Avrupa ve dünya şampiyonasına katılma mücadeleleri hüsranla sonlanmış, sürekli “yeniden yapılanma” “virüsü” organizmanın metastaz olmasını sağlamıştır. Neticede Türk Milli Takımının, UEFA ve FİFA sıralamasında yerimiz sanırım; “Kelebek Etkisi”…