ÇANAKKALE GEÇİLMEDİ GEÇİLEMEZ!

Bir egitimcinin gözüyle bakiyoruz
Bir egitimcinin gözüyle bakiyoruz

18 mart Çanakkale zaferi yıllarca okullarda destanları dinleyerek büyüdük

Bir seyit onbaşı, bir 57. AlayI yada nice kahramanlık destanları hafızamıza kazındı

Bizde hem anlatılanlara gıpta ederken hem de rahmet ve minnetle yad ettik

Ama hep bu destanlar dinlerken acaba nasıl bir yerdir Çanakkale ve o savaş meydanları nasıldır oralarda neler yaşanmıştır diye de içten içe düşünürdüm

Üniversite son sınıfta Çanakkale gezisini duyunca da bu heyecanla  hemen bende gidiyorum demiştim.

Bir otobüs dolusu üniversite öğrencisi  ve öğretim görevlilerimizle düştük yollara , giderken çanakkalenin tarihi hakkında ,konumu hakkında çeşitli sohbetler yaptık ve bende ki merakı bölüm başkanımızda farketmiş olacak ki bu gezide en heyecanlımız özden galiba demişti.

20 saatlik bir yolun ardından Çanakkale tabelasını gördüğümde ki heyecanımı unutamam , ne uyku ne bir şey aklıma gelmedi tek istediğim bol bol o havayı solumak oldu

Hiç durmadan hemen gezmeye başladık okadar çok gezilecek yer vardı ki uykusuzluğum aklıma bile gelmedi

 Bozcaada Kalesi, Tarihte istilalara her zaman açık olan Bozcaada’yı koruyabilmek için kurulan kalenin, kim tarafından yapıldığı bilinmiyor. FenikelilerCenevizler ve Venediklilerinkullandığı bu kale, II. Mehmed döneminde var olan kalıntılar üzerine tekrar inşa edilmesiyle bugünkü halini almıştır. (1455) [1] Ayrıca Venedikliler, adadaki egemenlikleri sona erince kaleyi tahrip edip çekilmişlerdir. Kale, tarihinde Köprülü Mehmed Paşa (1657) ve II. Mahmut (1815) döneminde büyük bir onarımdan geçmiştir. Kale içinde 1996 yılında halkın desteğiyle kurulan bir etnografya  sergisi ile açık hava müzesi mevcuttur.[2](wikipedia)

Çanakkale Şehitleri Anıtı,Çanakkale il sınırları içindeki Gelibolu Yarımadası‘nda, Çanakkale Boğazı‘nın ucunda Morto Koyu önündeki Hisarlık Tepe üzerinde yer alan anıt.

1915 yılında I. Dünya Savaşı sırasında Çanakkale Savaşları‘nda hayatını kaybeden Türk askerlerin anısına yaptırıldı. Dört ayak ve bir kubbeden oluşan 41,7 metre yüksekliğindeki yapı, Feridun Kipİsmail Utkular ve Doğan Erginbaş tarafından tasarlanmıştır. Temeli 17 Nisan 1954 tarihinde atılmış ve 21 Ağustos 1960 tarihinde ziyarete açılmıştır.

Yanında Mehmetçik Anıtı, Türk Bahçesi, Mustafa Kemal Çanakkale’de Anıtı, Yaralı Asker Anıtı, Meçhul Asker Kabri ve Türk Şehitliği bulunur.

Zaten bu anıtı gördüğümde içimde bir şeyler koptu orda ki mezar tşlarını okuduğmda kimi 15 yaşında kimi 13 yaşında ülkemizin her karışından çoluk çocuk herkes savaşta çarpışıp can vermiş ve bunu görüp duygulanmayan kimse olamaz dı

Sonra şöyle düşündüm şehitlerimiz bugün yaşayıpta sen şucusun ,şuralısın yada sen bucusun buralısın gibi ayrımları görse kimbilir nasıl yıkılırlardı çünkü onlar neci yada nereli olduklarına bakmadan sırt sırta kan kana savaştılar

 Saat Kulesi,  Çanakkale ilinin Merkez ilçesinde bulunan saat kulesi. Vitalis Gaptiorele’nin finansmanıyla Sancakbeyi Cemil Paşa tarafından[1] 1896’da yaptırılan[2][3] kule 20 metre yüksekliğinde olup beş katlıdır. Yapının kitabesi ise çeşme alınlığında yeşil bir zemin üzerine altı satır ve yirmi dört kartuş içerisinde verilmiştir. Kitabe metninin hemen üzerinde II. Abdülhamit’in tuğrası yer alır.[4]

Kulenin kitabesinde şu gazel yer alır:

Bir şehinşâhın zülâl-i himmeti

Eyledi reyyân mülk ü milleti

Bâreka’llâh hazret-i Abdülhamid

Oldu her ferdin medar-ı râhatı

Yâ İlahi sen bağışla millete

İştimâl etti cihâna ni’meti

Munteşir envar-ı şâdî ser-te-ser

Herkesin artmakta mes’ûdiyeti

O mâkarim-pîşe hayr-endişenin

Ola bir yıl ömrünün her saati

Bunda saat var rasad var nâzırâ

Çeşme var âyine var kıl dikkati

Bir de âfât-ı savâ’ikden masûn

Eylemek üzre konuldu âleti

Bâ-husûs itdi Cemil Paşa gibi

Bende-i gayret-veri çok hizmeti

Hazreti Mevla müyesser eylesin

Nice ömr âna o haslî hasleti

Hâme-rân ol Zevkiyâ şükran ile

Asdikânın işte budur zimmeti

Altı tezyîl eyleyip tarihini

Söyle yahu geldi eşref saati

Sene 1313 Ketebehu Recep Yesari [5]

 Anzak Koyu,  Türkiye‘de, Gelibolu Yarımadası‘nda küçük bir koyAnzakların Çanakkale Savaşı sırasında bu koya çıkarma yapmalarıyla ünlenmiştir. 600 metre uzunluğudaki koy, kuzeyden Arıburnu tepeleriyle çevrilidir. Burda da dikkatimi bir adam çekmişti linde minik minik çiçeklerle bu koya çiçek bırakırken izledik onu hatta öğretmenimiz yanına gidip biraz sohbet edince atalarını ziyarete geldiğini anladık

Bende adamın ardından bıraktığı çiçeklere doğru gittim ve bir tanesini elime aldığımda İngilizce

bizim için yaptıklarınıza minnettarız

bizim için yaptıklarınıza minnettarız

Yazısını okuduğumda onlardaki vefa duygusundan çok etkilenmiştim ve bizim de bu zamana kadar bu topraklara gelmemiş olmamızın utancını yaşamıştım.

 Dur Yolcu Anıtı, Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğüm bu tümsek, Anadolu’nda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğduğu sele,
Mübarek kanını kattığı yerdir.

Düşün ki, hasrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda, bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

Seyit Ali Çabuk veya Seyit Ali Onbaşı (Eylül 1889 – 1 Aralık 1939), I. Dünya Savaşı‘nda Çanakkale Cephesi‘nde çarpışan Türk asker.

I.                     Dünya Savaşı sırasında Çanakkale cephesinde Rumeli Mecidiye Tabyası görev yaptığı sırada 215 kilogram ağırlığındaki top mermilerini insanüstü bir güçle sırtlayarak top kundağına yerleştirmeyi başarmış ve Birleşik Krallık‘a ait Ocean Zırhlısı‘nı dümenden vurarak kontrolden çıkmasına ve bir mayına çarpıp batmasına sebep olmuştur. Seyit Onbaşı’nın yaşadığı bu gerçek olayın anlatısı, halk muhayilesi içinde efsanevi bir anlatıya dönüşmüştür.[1](wikipedia)

II.             

 Truva Atı Truva atıOdysseus‘un Truva surlarını aşmak ve şehre gizlice girmek için yaptırdığı tahtadan at maketidir. Savaş yaklaşık 10 yıldır sürmektedir. Askerler bıkkın ve yorgundur. Zekası sayesinde Athena tarafından da sevilen Odysseus‘un aklına tahtadan bir at yapma fikri gelir. Plana göre Akhalılar savaştan çekiliyor gibi gözüküp, geride çok büyük bir tahta at bırakırlar. Odysseus ve diğer seçkin komutanlar atın içine gizlenirken, diğerleri denize açılıp gemileri Bozcaada’nın arkasına, Troyalıların onları göremeyeceği bir şekilde gizlerler. Planın yürümesi için, görevi tahta atın Truvanın surlarından içeri girmesini sağlamak olan bir Akhalı askeri atın yanında bırakırlar. Akhalıların çekildiğini gören Truvalılar, şaşkınlık içinde batı kapısının önündeki dev tahta atın yanına giderler. Bu sırada ortaya çıkan Sinon ismindeki Akhalı asker, Yunanlardan nefret ettiğini, onu Akhalıların geri dönüşleri için gerekli rüzgarın çıkması adına kurban seçtiklerini ve kendisinin kaçarak kurtulduğunu söyler ve şöyle devam eder:

Tahta at Tanrıça Athena’ya kutsal bir sunak olarak yapılmıştır. Büyük olmasının sebebi Troyalıların onu dar şehir kapılarından şehrin içine almalarını engellemek içindir. Akhaların beklentisi Troyalıların bu atı yakıp yıkmalarıdır. Böylece Tanrıça Athena’nın öfkesini Troya üzerine çekmiş olacaklardır. Ama Troyalılar atı şehrin içine alıp onu korurlarsa Athena’nın lütfu Troyalılara yönelecektir.

Akhalı askerin sözlerine inanan ve barışmak isteyen Truvalılar bu sözlere inanırlar ve tahta atı içeri alırlar. Gece barış kutlamalarıyla eğlenen ve alkolün etkisiyle sızan Truvalılar, atın içindeki Akhalı Savaşçılar tarafından avlanır. Bu sırada Truva’nın surlarına yaklaşmış olan Akhalı Ordusunun da takviyesiyle Truva Şehri tamamen yıkılır. Truva’nın baştan sona yakıldığı bu katliam sonrasında Menelous Helen’i alarak Yunanistan’a yelken açar.

Truva atının gerçekten var olup olmadığı bilinmemektedir. Homeros tarafından anlatılan öyküde geçmekle birlikte, bunun bir metafor olduğunu düşünen tarihçiler de bulunmaktadır. Bu tarihçilere göre, Truva atı gerçekten inşa edilmemiştir ve ancak deprem tanrısı da olan Poseidon’un simgesi olan atın, depremle yıkılan Truva surlarından içeri girme olayının metafor olarak Homeros tarafından kullanıldığı düşünülmektedir.[1(wikipedia)

Demem o ki bu topraklar neler neler  görmüşte ,al al kanlar ,yol yol akmış, yine de tek bir karışı düşmana verilmemiş .

Şimdi kim ne uğruna nifak sokmaya çalışırsa ,bu satırları iyi okusun ,tarihimizi iyi ezberlesin ki

 BİZDE YAZILACAK DESTAN ,YAŞANACAK KAHRAMANLIK VE GEREKİRSE AKITILACAK KAN ÇOK.

ÇANAKKALE GEÇİLMEDİ GEÇİLEMEZ!!!

ÖZDEN AŞAR COŞAR